2 Mart 2014 Pazar

Rüzgar Gülü

Rüzgar Gülü
Bir bahçe  büyük, sessiz, soğuk. Bir çocuk küçük bedeninden daha büyük sorular ceplerinde, yalnızlıktan üşüyor elleri. Çıplak, çelimsiz bir ağaca sarılıyor, öyle duruyor bir süre. Buz gibi ağaç gövdesi sıcacık bir kucak gibi iyi geliyor çocuğa. Bahçe çitindeki rüzgar gülünü görüyor. El sallıyor karşıdan ,yanına gidiyor sonra. Küçücük elleriyle dokunuyor rüzgarla dans eden çarka. Anlatmaya başlıyor çocuk tüm biriktirdiklerini ,özlediklerini, oyuncaklarını, şekerlerini, uçurtmalarını, dizindeki yaraları. Konuştukça artıyor mutluluğu.

Gittin diyor çocuk tüm ısrarlarıma rağmen dinlemedin beni. O ilaç kokan odada yatarken gülümsemiştin bana. Sonra bir gece yanıma geldin, saçımı okşadın, veda ettin. “Gitmesen olmaz mı dedim.” Hiçbir şey söylemedin ve gittin. Rüya değildi gerçekti .Güzel eğlenceli günlerimiz varken her şey çok hızlı değişmişti. Kanser diye bir şey dolanmıştı herkesin diline, dünyadaki en huzur bozucu kelime. Benim bildiğim insanlar hastalanır, ilaç alır sonra iyileşirdi. Mizacın gibi sessiz sakin göçtün gittin bu dünyadan .Rüzgar gülünü birlikte yapmıştık .Rüzgar gülü, uzaklardan haber getirir rüzgarlarla birlikte ,sesleri toplar; sevdiklerimizin seslerini getirir bize. Dinlemeye gönüllüysen anlatacağı çok şey vardır demiştin. Şimdi uzaklarda olan sensin .Rüzgarlara seni çok sevdiğimi ve çok özlediğimi söyledim. Ulaştırmışlar haberi sana. Ben de seni çok seviyorum sen görmesen de aslında ben hep yanındayım demişsin .Biliyordum  hiç ölmeyeceğini…

Rüzgar gülü konuşur çocukluğunu yitirmedikçe. Dokunursun ona bir dost eline dokunur gibi .Ne vakit anlam kazanır eşya? Fotoğraflar, kıyafetler, rüzgar gülleri…Sevdiklerimiz birer birer eksildikçe hayatımızdan anlam kazanır, ete kemiğe bürünür dokunduklarımız, baktıklarımız hatta kaçtıklarımız .


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder