12 Mart 2014 Çarşamba

ARMAĞAN

ARMAĞAN
Hiç kuşkusuz en unutulmaz anılar çocukluktakilerdir. Özlemdir ;bazen de kaçıştır bir sığınak misali ya da tesellidir hayatında  güzel anıların da olduğuna dair. Benim ise hatıralarım ‘:Çocukluk ve Yasaklar’ şeklindedir.Mis gibi tarçın kokular eşliğinde sıcacık bir bardak süt; bol şekerli ama.Tanıdık duyguları çağıran, hep hatırlanan, büyülü bir tat, tıpkı çocukluğum gibi.Ninemin tüm ev ahalisinden saklı gizli bana sunduğu bir hazineydi ‘yasak’. Hastaydım şekerle vücudum arasında bir uzlaşmazlık vardı. Canımın delicesine çektiği yaşam ile ölüm arasındaydı sanki. Ne yaparsa yapsın vazgeçemeyeceğin oyun bozan , vefasız bir sevgili gibi. Pamuk ipliğine bağlı hayatımda bir ninem bir de resimlerimdi beni sıkı sıkı sarmalayan.Resim yapmak kendim olmaktı. Konuşmak, susmak, kızmak… Şairler sözcüklerle işlerdi duyguları ben ise renklerle işliyorum.Resim konuşmaz, renkler ve çizgiler konuşur,susar ve öfkelenir. Resimde zaman durur ,akmaz ama dünya öyle mi hep bir acelesi vardır,tez canlıdır saniyeler. İnsan ölüme bir adım yaklaştığında zamanı daha değerli buluyor ; fütursuzca harcayamıyor anı.En küçük bir zaman dilim bile özenle yaşanmalı diyorsun. Yaşam ve ölüm ;siyah ve beyaz gibi. Yaşam bazen siyah bazen de beyaz olabilir ama ölüm hep siyahtır. Araf ise gri. Yıllar ince çizgiler üzerinde akıp geçti.Sarı bir sonbahar günü ninem Siyah’a gitti ; göçtü bu diyardan. Gencecik ruhu köhne bedeni terkediverdi.
Şimdi bir hastane odasında gözleri mi açtığımda beni yayına almadığını ;gördüğümün bir rüya olduğunu anladım. Yine bir şeker koması sonrasıydı. Sınırı aşmanın bedeliydi. Eşim yanı başımda oturmuş ,benim hayata dönmemi bekliyordu. Alışkındık bu sahnelere.Benle evlendiğine pişmandı belki de. Hem sürekli oyun bozanlık edip gitmeye kalkıyordum bu dünyadan hem de bir çocuk veremiyordum ona .Sanıyorum ki beni seviyor.İnsülin ile anlaşmaya varamayan bedenim doğum yapmayı kaldıramazmış , çok riskliymiş. Doktorun bana her seferinde yinelediği cümleler .Bir de gözlerimi kaybetme riski varmış.Şeker komasının olası sonuçları. Bir doktorun hastasına kullandığı ritüel cümleler, nasihatlar işte. Bu zamana kadar bunları hiç umursamazdım ama şimdi…Gördüğüm rüya her şeyi  değiştirdi .Beni başka biri yaptı adeta. Ninemin çocuk gibi masum gözleri, kadife sesi ve tarçın kokuları vardı rüya alemimde. ‘Hayat ince ince ,ilmek ilmek örülen bir kozadır yavrum, sabırla işlenir,sabırla olgunlaşır.Sen metanetini kaybetmedikçe de elini çekmez senden. Ninemin sözleri şiir gibi gelmişti , tarçın kokusunu içime çektim  .’ Rabbim eşindeki sabrın yarısını sana versin. Birlikte aydınlığa çıkın’. Son cümlesi de buydu.Kayboldu sonra ,düşler aleminden akıp gitti.Belki de Beyaz’a gitti. .İlk kez bir rüyayı bu kadar net hatırlıyorum.Oysa hep siliktiler ; kesik kesik birkaç görüntü gibi. Kelimeler anahtar oldu gizli kapılarımı açtı .İçimdeki sabrı ve gücü çıkardı. Yenilenmiş gibiydim hayata bambaşka bir pencereden bakıyordum. Hastalığımla mücadele edebileceğime inandım ,sınırlarda yaşadığımı kabullenmekle başladım işe .İlaçlarımı düzenli almak ve az miktarda yemek eskisi kadar sıkıcı gelmiyordu bana.Hayatın tadı neydi ki zaten mutlu olduğun an. Şekerli ya da şekersiz ,tuzlu ya da tuzsuz .Önemli olan hislerin lezzetiydi , nefes almanın damakta bıraktığı tat.Kendime iyi bakarsam anne olabilecektim .Dünyanın en şeker varlığına sahip olmanın mutluluğu her şeye değmez miydi? Bir de renklerimi kaybetmeyecektim bu en büyük felaketim olurdu.Yeni bir hayat ve eski dostlarım renkler.Hayatın tadı mutlu olduğumuz anlardan ibaretse eğer resim de bu anıları ölümsüzleştirendir. Resimde zaman durur sonsuzluğa uzanır, bir gün başka bir hayat onda kendini görsün ,sabrına hayran olsun diye…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder