DÜŞ GEZGİNİ
Dünyayı sıkıcı hale getiren
sınırsız evrende sınırlarla yaşamaktı. Normlar ,tabular ,önyargılar , aitlik
duygusu… Çoğu zaman çizgileri kendi ellerimizle biz çizeriz bazen de irademiz
dışında gelişen olaylar tarafından çizilir. Doğarken bebeğin boynuna dolanan
kordon gibi.İlkin bunu oyun zanneder bebek , çırpınır ilk kez gördüğü dünyaya tutunabilmek
için.Nefesi kesilir ; hayat bir arafta başlar. Gitmek ya da kalmak. Gitmez ,var
gücüyle tutunur onu sevenlerin ellerine. Keşfetmek gerekiyordu dünyayı kendini
bulana dek. Hem eksik hem tam. Aynı zamanda zayıf bir o kadar da güçlü.
Hayat serüvenim işte böyle başladı.
Kendimi bildiğimden beri epilepsi hastalığını da biliyordum. Hastaneler,
ilaçlar, nöbetler. Zordu her şey . Camdan bir bebek gibi kırılgandım. İnsanların
bakışları, hayatın akışını bozan nöbetler beni hırçınlaştırıyordu . Ailemi
suçladığım zamanlar bile olmuştu. Nöbet korkusu nedeniyle hiçbir yere tek başıma
gidemiyordum. Katıldığım tek bir okul gezisi bile yoktu. Bir kavanozun içinde
yıllanmış bir cenin gibiydim. Dışarıda başka bir dünya vardı keşfedilmeyi
bekleyen. Asi yapım durumu kabullenmemi engelliyordu. Neden ben diye sorgulamak
mutsuzluğumu arttırıyordu. Bazen güçlü yanım baskın geliyor ve bu gerçekle
yüzleşmeye karar veriyordum. Nöbet sırasında gördüğüm halüsinasyonları bir
üstünlük olarak kabul etmiştim. Başkalarının görmediklerini görüyor,
duymadıklarını duyabiliyordum. Ben bir düşü yaşayabiliyordum bu üstünlük değil
de neydi? Aklın sınırlarını zorlayan kendini teselli yöntemim güçlü hissetmemi
sağlıyordu. Ne var ki kabuğumu kırıp dışarıya çıkmak istediğimde en ufak bakış
ya da bir ima geri adım atmama neden oluyordu. Yıllar geçtikçe insan hayatın
değerini anlıyordu. Kaybedilen yakınlar, artık sadece bir fotoğraf karesi olan
anılar her şeyden gerçekti. Hiçbirimizin zamanı fütursuzca harcayacak bir
lüksümüz yoktu. Hayatı daha fazla boşa harcayamazdım.
Çocukken bir
öykü dinlemiştim. Bir kaşifin öyküsüydü bu. Zamanın birinde ömrünü dünyayı
keşfetmeye adamış bir kaşif varmış. Gezmediği yer yokmuş dünyada. Ama bunlar da
yeterli gelmiyormuş kaşife. Artık bildiği dünyadan farklı şeyler bulmak
istiyormuş. Kaşif , düşlere yolculuk etmeye karar vermiş Herkes kaşifle alay
etmiş ,Onun deli olduğuna inanmışlar. Ama o, düş gezgini olmaya kararlıymış. Benim
yeni hayatım kaşifin öyküsüne benziyor. Eski bir fotoğraf makinesi ile her şeye
yeniden başladım Farkı insanlar ,farklı dünyalar ve sınırsız bir evren.Hayatın
kıyısında olanlar ,hayata karışanlar, cesur olanlar, korkan olanlar ,dış dünya,
kurgusal dünya objektifimde can buluyordu. Ödülleri olan iyi bir fotoğrafçıyım
, dünyayı geziyorum sınırlarım yok. Kaşifin öyküsünün sonunu bilmiyorum. Düşlere yolculuk edebildi mi kim bilir? Ama
ben bunu başardım .Fotoğrafladığımız her
karede bir düş yok mu bakış açımızla gördüğümüze anlam katmıyor muyuz? Evreni
yeniden kurgulanmak bu değil mi. Gerçek olandan
tamamen farklı bir yaşanmışlık kesitini yaratmak evet yaptığım bu. Ben
düşlere yolculuk ediyorum hayatımın her anında. Kum taneleri gibi savrulurken
zaman hepimiz bir düşün içindeyiz
aslında adına ‘yaşamak’ diyoruz.